Köşe Yazıları

Kudüs ve Yeniden Türkiye Gerçeği

kudus-ve-yeniden-turkiye-gercegi-gorsel

Dünya tarihinin tartışmasız en kutsal yeri olan Kudüs, üç semavi dinin her biri için çok büyük önem arzediyor. Hıristiyanlık ve Yahudler için tarihi olmanın yanında, bu iki dinin geleceği açısından da Kudüs çok önemli bir mekândır. Zira onlar için Kudüs yoksa gelecekte yok gibidir. Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin geleceği Kudüs’e bağlıdır.

Kudüs’de son yıllarda yaşanan gelişmeleri Amerika’da her geçen gün gücünü ve etkisini artıran Evanjeliklerden ayrı değerlendirmek büyük bir hata olur. Evanjelizm, Protestanlık içinden çıkan aşırı-radikal Hristiyanların bağlı olduğu bir mezheptir. Bu mezhebin Avrupa’da etkinliği az olsa da Amerika’da oldukça kalabalık bir kitleye hitap ediyor. Hatta Trump’ın başkan seçilmesinde, sayıları 80-100 milyon arasında rakamlarla anılan evanjeliklerin etkisinin büyük olduğunu söylemek yanlış bir değerlendirme olmaz.

Hristiyanlar temel olarak Yahudileri sevmez ve istemezler. Hatta Protestanlığın kurucusu Martin Luther, Yahudileri kendilerinin en önemli üç düşmanından biri olarak niteler. Ama Hristiyanlar, Yahudilerin Kudüs’te bir Yahudi devletinin kurulmasına yol açacak bir adıma destek veriyorlar. Çünkü Hristiyanlara göre Hz. İsa’nın gelişi ve “1000 yıllık dünya cenneti” demek olan milenyumun gerçekleşebilmesi Kudüs bölgesinde olacak ve Yahudilerin orada devlet kurup Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmelerinden sonra olacak. Evanjeliklere göre İsa Mesih’in liderliğinde Tanrı Devleti kurulduktan sonra Yahudiler de İsa Mesih’e iman edip Hristiyan olacaklar. Olmayanlar ise düşman kabul edilip öldürülecekler.

İç politikada çok zor günler yaşayan Trump, ABD’de kendisine adeta savaş açmış olan Yahudi medyasını dolayısıya Yahudi lobisini yanına almak istiyor. ABD medyasının yaklaşık yüzde 80’ni Musevi iş adamlarının elinde. Çok sayıda televizyon, gazete, dergi, yapım şirketini Yahudiler kontrol ediyor. En çok seyredilen televizyon programlarının yazar ve yapımcılarının yüzde 60’ı, en yüksek tirajları gazetelerde yazan gazetecilerin yüzde 25’iden fazlası Yahudi asıllı. Bu gazete ve televizyonların başında New York Times, Washinton Post, Wall Street Journal, Newsweek, Time, ABC, CNN ve NBC geliyor.

Bu yayın kuruluşlarının hepsi Donald Trump’ın seçimlerde Rusya ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle ABD Başkanlığı’ndan azledilmesi gerektiğini işliyor. Trump kendisi açısından endişe verici seviyelere gelen bu propogandayı bitirmek ve Yahudi lobisini yanına çekmek için Kudüs’ü kullanıyor.

Mescid-i Aksa’nın Müslümanların ilk kıblesi ve üç kutsal mescidinden biri olması ve Hz. Peygamber’in Miraç hadisesinde Mescid-i Aksa’ya gitmesi, Kudüs’ü İslam dünyasının en kutsal mekânlarından biri yapıyor.

Hem pagan Roma döneminde hem Hristiyanlar hem de Yahudiler zamanında Kudüs’de kan akmaya devam etmiştir. Dünyanın en kutsal yerine barış İslam ve Türkler eliyle gelmiştir.

638 yılında Hz. Ömer, her üç semavi din tarafından kutsal olan Kudüs’e görkemli bir merasimle değil tevazu ile girdi, şehirde ilk olarak Mescid-i Aksa’yı ziyaret edip Hz. Davud’un mihrabında dua etti.

Selçuklu hakimiyeti zamanında bölgede her dinden her ırktan insan için adalet ve hoşgörü politikası hakimdi. Üç semavi din mensupları için açık şehir politikası uygulanıyordu. 1098 yılından itibaren Haçlı hakimiyetiyle beraber yazık ki Müslüman ve Yahudiler için katliam, işkence ve sürgün günleri başladı. Yaklaşık yüzyıl sonra 1187 yılında Selahaddin Eyyübi ile beraber Kudüs’e yeniden barış ve huzur geldi.

Yavuz Sultan Selim ile birlikte Osmanlı hakimiyeti altına giren Kudüs altın çağını yaşamaya başlamıştır. Osmanlı yönetimindeki Kudüs’ün idaresi için atanan kadılarda mevleviyet derecesi aranmaktaydı. Bilindiği üzere mevleviyet dereceli kadılar, Osmanlı Devleti’nde yüksek dereceli kadılıklar için kullanılmıştır. Bu yüksek dereceli kadılıklar başkentten ayrı olarak dinî, içtimaî, stratejik önemi haiz şehirler için söz konusu idi.

Bu değerin bir başka göstergesi de Osmanlı kroniklerinde görülebilir. Bu kroniklerde Kudüs isminin umumiyetle itibarlı, şerefli, saygın, namuslu anlamlarını kendisinde barındıran şerif sıfatıyla birlikte kullanılması verilen değerin bir göstergesidir.

Kudüs Osmanlı hakimiyeti altında kaldığı sürece Osmanlı millet sistemi içerisinde yönetildi. Osmanlı millet sistemine göre Yahudiler ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap’tı. Üç dine mensup herkesin hakkı ayrı ayrı korunmaktaydı.

1917 yılında İngiliz hakimiyetine giren Kudüs için artık sayıları hızla artacak olan Yahudi kaosu başlayacaktı. Bu tarihten itibaren bölgedeki Yahudi nüfusu hızla artmaya başladı. 1948 yılında kuruluşunu ilan eden İsrail Batı Kudüs’ü de başkenti olarak duyurdu. Bu tarihten sonra kısa bir süre içerisinde yaklaşık 700 bin Müslüman yerlerinden edildi. 1967 tarihnde gerçekleşen 6 gün sabaşlarında Mısır, Ürdün ve Suriye’yi mağlup eden İsrail Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Ürdün’den Doğu Kudüs’ü, Suriye’den Golan Tepeleri’ni aldı. 1993 yılındaki Oslo Anlaşması ile 1968 sınırları kabul edilmiştir. 1995 yılında ABD’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan yasa kabul edilmiş ama bu karar yıllar sonra yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı Trump tarafından imza altına alınmıştır.

Türkiye, Ortadoğu’da Çok Önemli Bir Aktördür

Türkiye, konumu itibarıyla, Avrupa, Rusya ve ABD’den çok daha fazla Orta Doğu’daki stratejik dengelerle ilgilenmek zorundadır. Dünya küresel güçlerin sebep olduğu sorunlara tanıklık ediyor.  En son Kudüs meselesinde görüldüğü gibi Ortadoğu’da Türklerin hakimiyeti sona erdirdikten sonra ciddi bir stratejik boşluk var. Bölgede önce Selçuklu sonra da Osmanlı’dan sonra mutlak egemen bir güç var olamadı, kısmen hakim olanlar da bölgeye barışı ve adaleti getirmediler.

Türkiye sadece Ortadoğu’da değil Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’da da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir güçtür. Türkiye’nin sahip olduğu askerî güç, Ortadoğu gibi zor bölgelerde var olmak isteyenler için dikkate alınması gereken bir unsurdur

Tarih bize stratejik konumun, bir ülkenin ve dolayısıyla bir milletin kaderini belirlediğini göstermiştir. Türk Devleti de mutlaka bunun farkında olmalıdır. Türkiye, Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar, Avrupa, Ortadoğu bölgelerinin merkezindeki anahtar ülkedir.

Orta Doğu jeopolitiğinin en stratejik bölgesinde yer alan Türkiye bu ittifak değişimlerinin coğrafyasında her ülke ve grupla sorunlar yaşaması, Türkiye’nin bölgede uygulanan ve uygulanacak olan politikalar içerisinde, önemli oyunculardan biri olduğunu gösterir.

Türkiye için bölgesel güç terimi yetersiz kalır. Çünkü Türkiye etrafındaki bölgelerin tamamında güçtür. ABD dışında hiçbir ülke, Türkiye kadar farklı coğrafyalarda rol sahibi değildir. Aynı anda Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’ya ait olan tek ülke olması nedeniyle, çok yönlü denge politikaları uygulaması, hem kendi hem de bölge güvenliği için büyük önem taşımaktadır. .

Türkiye ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel gücü ve birikimiyle Kudüs’ün de içinde yer aldığı Orta Doğu’da önemli bir aktör haline gelmiştir.

Comment here