Haberler

Karabağ Klanı ve Ermenistan

Ermenistan işgaline karşı Azerbaycan ordusunun Eylül 2020’deki karşı saldırısıyla Güney Kafkasya’da yeni bir statüko meydana gelmiştir. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, iç veya dış şartların zorlamasıyla, bu durumu rakiplerinden erken kabul etti.

2018’deki “Kadife Devrim”in ardından iktidara gelen Paşinyan, savaş öncesinde, ülke içinde ve uluslararası kamuoyuna verdiği mesajların aksine kısa sürede popülist milliyetçiliğe savrulmuştu. Fakat yenilginin ardından farklı nedenlerle Azerbaycan ve Türkiye ile yakınlaşmayı, ilişkilerin normalleşmesini ve galip tarafın barış teklifini kabul etmeye yöneldi. Böylece bölgenin on yıllardır ihtiyaç duyduğu barış ve hazır ortamına kavuşması için harekete geçen aktörlerden birine dönüştü. Ermenistan içindeki ve dışındaki Ermeni aktörler tek bir bütünün parçaları gibi algılanmaktadır. Fakat hem diaspora içerisinde hem de Ermenistan devleti sınırlarında pek çok tarihî, kültürel ve siyasî etmen sebebiyle farklı görüşler ve hareketler bulunmaktadır. Bu ayrım ve farklılık, Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı’ndaki galibiyeti ertesinde daha da belirginleşmiştir. Geçmişte 1990’lı yıllarda Ankara ve Bakü ile ilişkileri asgarî düzeyde normal tutmaya çalışan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ı destekleyen Paşinyan’ın bu politikası ülke içerisinde aşırı milliyetçi ve oligarşik yapıların tepkisini çekmektedir. Bu yapıların kurduğu koalisyon, 1998 itibariyle Ermenistan’ı yirmi yıl boyunca yönetmiş “Karabağ klanı” ve tarihî Taşnak Partisi’nin Ermenistan kolu tarafından yönetilmektedir.

Nitekim Paşinyan, yenilgiyi izleyen dönemde çok sayıda suikast iddiası ve askerî muhtıra ile karşı karşıya kalmış; kendisinin harladığı yayılmacı ve milliyetçi söylem siyasî rakiplerine yaramıştır.

Paşinyan’ın Popülist Milliyetçiliğe Yönelişi ve Savaşa Giden Yol

Paşinyan’ın siyasî mücadelesi ve aktivistlik kariyeri erken tarihlerde başladı. 1995’te, henüz 20 yaşındayken, siyasî görüşleri sebebiyle üniversiteden kovulup gazetecilik kariyerine adım attı.

2004’te arabasına bomba yerleştirildi. 2006’da kurduğu “Alternatif” isimli girişim ile “Karabağ klanı” liderleri Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın istifasını istedi. 2008 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eski Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ı destekledi fakat yenilginin ertesinde muhalif lider olarak sahaya indi. On eylemcinin ölümüyle sonuçlanan 1 Mayıs gösterilerinin ardından hakkında tutuklama emri çıktı. 2009’da kolluk kuvvetlerine teslim oldu, yedi hapis cezasına çarptırıldı fakat 2011 yılında çıkan afla salıverildi. 2013’te kurduğu “Sivil Sözleşme” ile Ter-Petrosyan’dan ayrılan Paşinyan için dönüm noktası 2018 yılı oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın iktidarını uzatmak adına giriştiği anayasa değişikliği ve seçim mühendisliği Paşinyan ve destekçilerinin “Benim Adımım” İttifakıyla karşı karşıya geldi. Ermenistan’daki kronik yolsuzluk sorunu ile iktidar hırsına karşı direniş gösteren eylemcilerin talebi, Sarkisyan’ın 23 Nisan’da istifasıyla karşılanmış oldu. “Kadife Devrim”in simgesi hâline gelen Paşinyan, Mayıs 2018’de iktidara geldi. Paşinyan’ın bu zaferi aynı zamanda Sovyet dönemi elitlerinin iktidarının sonu anlamına geliyordu.

Paşinyan’ı iktidara taşıyan önemli faktörler arasında, İkinci Karabağ Savaşı sonrasındaki süreçte yara alacak liderlik karizması da vardı. On yıllık aktivist kariyeri ve siyasî mücadelesinden de beslenen bu karizma “Kadife Devrimi”n gidişatı izleyen ilk seçimde oyların %70.44’ünü almasıyla sonuçlandı. Fakat bağımsızlığından bu yana Ermenistan’ı tahakkümü altına almış güçlerin, yani oligarşik yapının merkezindeki “Karabağ klanı” ile aşırı milliyetçi-ırkçı siyasî grupların ittifakının, yeni başbakanı dönüştürmek zorunda bırakacağı bir gerçekti.

Bu değişim kısa sürede gerçekleşti. İlk “yurtdışı gezisini” Dağlık Karabağ’a yaptı. Bu durum Paşinyan için bir nevi zorunluktan doğmuştu, nitekim 20 yıldır ilk defa Ermenistan’da Karabağlı olmayan biri yönetime gelmişti. Ağustos 2019’daki Dağlık Karabağ “gezisinde” ise miatsum (birlik) kelimesini telaffuz etmesiyle popülizme oynamaya ve ülke içerisinde güçlü olan aşırı milliyetçi-ırkçı kesime seslenmeye başladı. Devrim ve yenilik sloganıyla iktidara gelen Başbakan, böylece meşruiyetini artırmaya ve zaten günlük çatışmaların devam edegeldiği bölgede fay hatlarıyla oynamaya başladı. Zaten genç ve deneyimsiz bir kadro ile yola çıkan; Rusya’ya askerî, siyasî ve iktisadî yönden sıkı sıkıya bağlı bir ülkeyi yöneten, aşırı milliyetçi bir yapıda demokrasi ve barış söylemlerini uzun süre devam ettirerek tek başına ayakta kalması zor bir durumdu. Öte yandan yapısal sorunlarla boğuşan, ekonomisi çifte şokla sarsılan Ermenistan’da popülizm ve milliyetçiliğe sarılmak rasyonellikten uzak ama anı kurtaracak bir çözümdür. Bu politikanın bir çıktısı da revizyonist dış politikadır. Ermenistan yönetimi, ordusu ve kamuoyunun kavramakta zorlandığı ise karşı tarafta Azerbaycan’ın kaynaklarını ustaca değerlendirdiği ve yıllar içinde askerî üstünlüğü aşamalı olarak ele geçirdiğidir. Fakat Paşinyan için asıl yıkım 9 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın garantörlüğünde ve Azerbaycan ile imzalanan Ateşkes Anlaşması ile gelmeye başladı. Ateşkesin akabinde Ermenistan’da protestolar patlak verdi. Şubat 2021’in sonunda ordu ile girdiği söz düellosu ve görevden alma krizi, üst düzey generallerin verdiği askerî muhtıra ile sonuçlandı. 1 Mart itibariyle binlerce gösterici muhalif Erivan’da bir araya geldi. Başbakan, 20 Haziran’da erken seçim düzenleneceğini ilan etti ve oyların %53.95’ini aldı. Tarihî bir yenilgiyle anılan Paşinyan, yine tarihî bir biçimde meşruiyetini ve tabanını koruyarak makamında kaldı. Ancak Mart ayından itibaren Paşinyan karşıtı cepheyi birleştiren iki grup var ki iktidara ve onun “[Azerbaycan ve Türkiye’ye] teslimiyetçi politikalarına” karşı mücadele etmeye devam ediyor: Eski Cumhurbaşkanı Koçaryan’ın liderliğindeki Hayastan (Ermenistan) ittifakı ve Taşnak Partisi.

Geçmişten Bugüne Taşnak ve “Karabağ Klanı” İttifakı

Paşinyan’a yönelik eleştiri ve ağır ithamların temelinde, Ermenistan Başbakanı’nın Azerbaycan ile barış ve Türkiye ile “normalleşme” siyaseti yatıyor. Paşinyan’ın aldığı yenilgi, giydiği popülist ve yayılmacı kıyafetten soyunmasına yol açtı. Ermenistan’da önce suikast ve sonra darbe tehdidiyle karşılaşması, yine de “barış değil ama savaşsızlık ihtimaline” oy veren Ermeni toplumu nezdinde meşruiyetini koruyabilmesi, bu pragmatik ve rasyonel politikaya yönelmesine yol açtı. Paşinyan’ın Ağustos 2021 sonu itibariyle verdiği normalleşme mesajlarından daha önemli olanı “Artsah” Cumhuriyeti’nin kuruluşunun otuzun yıldönümünde yaptığı açıklamaydı: “Ekonomik ve bilimsel ilerleme için uygun koşullar sağlanmadıkça yirmi birinci yüzyılda ulusların hayatta kalamayacağını, rekabetçi olamayacağını ve gelişemeyeceğini iyi anlıyoruz. Bu yüzden dış çevrenin istikrarı ve kalıcı barış bölgedeki bütün halklar için gerçekten de bir zorunluk hâline geliyor. Ermenistan Parlamentosu’nda gerilimin yüksek olduğu haftalar sonunda Hayastan lideri Koçaryan ile Meclis Başkan Yardımcısı ve Taşnakların Ermenistan kolunun liderlerinden İşhan Sağatelyan, Paşinyan’a ve “Ermenistan’ın Türkleştirilmesine” karşı “direniş” çağrısı yaptı. Aşırı milliyetçi-ırkçı siyaset ile oligarşik yapılanmanın kol kola girdiği bu ittifakın kökleri aslında 1990’ların sonuna dayanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda meskun Ermenilere özerklik, federalizm ve adem-i merkeziyetçilik  vaadiyle yolan çıkan EDF, 1890’da Tiflis’te kurulmuştu. Zaman içerisinde sosyalist ve milliyetçi ideolojilerin etkisi, propaganda ve terör aygıtlarıyla İran, Rusya ve Türkiye topraklarındaki ihtilal hareketlerine katılan Taşnaklar, 1921’de Sovyetler Birliğinde yasaklanmalarının ertesinde Ermeni diasporası içerisinde hakim siyasî örgüt hâline geldiler. Soğuk Savaş süresince Sovyetlerle ve komünizmle mücadeleye girişen Taşnaklar, ABD ile yakınlaştılar.

Ermenistan’ın tekrar bağımsızlığını kazanması ile legalleşen EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu), seçim usulsüzlükleriyle anılan ilk Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan döneminde yasaklandı. Taşnaklar ve Ter-Petrosyan arasındaki mücadele genç cumhuriyetin ilk on yılına damgasını vurdu. Bu mücadele, diaspora ile Ermenistan arasındaki çıkar ilişkilerinden Ter-Petrosyan’ın Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik politikaları, ülkedeki siyasî atmosferden Birinci Karabağ Savaşı’na pek çok farklı alana yayılmıştı. EDF’ye yönelik yasağın gerekçesi ise dünyanın farklı ülkelerine yayılan EDF’nin dış bağlantılı ve dışarıdan finanse edilen bir siyasî yapı sayılmasıydı. Ter-Petrosyan için 1990’lı yılların ikinci yarısı oldukça zorlu geçti. Savaş ve reformların yetersizliği sonucu ekonominin kronik sorunlarının derinleşmesi, Ter-Petrosyan’a yönelik tepkilerin başlıca sebebiydi. Yönetime yönelik başlıca tepki komünistlerden ve Taşnaklardan geliyordu. Yoksullukla bağlantılı göç ve buna eklenen demokratik sorunlar genel memnuniyetsizliği artırdı. Ter-Petrosyan 1998’e gelindiğinde halkın desteğini kaybetmişti . Fakat iktidardan düşmesine sebep olan asıl gelişme, Karabağ meselesinde Azerbaycan ile uzlaşmaya yakın bir tutum benimsemesi oldu. Ter-Petrosyan, 1998’de istifa etti. Devamında seçimi Taşnakların da desteğini alan Koçaryan kazandı. Aslıında Koçaryan-Taşnak ittifakı 1992’de başlamıştı. Koçaryan, EDF’nin de desteğiyle 22 Aralık 1994’te de facto Dağlık Karabağ (DK) rejiminin cumhurbaşkanı seçildi. 4 yıl sonra Ermenistan’da iktidara gelen Koçaryan, müttefiklerini kısa sürede memnun etti: Hapisteki Taşnak üyeleri tahliye edildi, Aralık 1994’te kapatılan parti gazetesi Yerkir (Ülke) yayın hayatına döndü ve EDF tekrar legalleşerek hükûmet ortağı oldu. Koçaryan’ın hızlı yükselişiyle kısa süre içerisinde “Karabağ klanı” adı verilen elitler ve oligarklar arası çıkar grubu Erivan’da etkisini göstermeye başladı. DK rejimi içerisinde güçlendikten sonra Erivan’a sıçrayan ve burada nüfuz kazanan “Karabağ klanı” başta Koçaryan ve Sarkisyan, DK Başbakanlığından Ermenistan Savunma Bakan Yardımcılığına terfi eden Leonard Petrosyan, Ermenistan Başbakanlık Danışmanı Andranik Margaryan gibi isimleri içeriyordu. Bu grubu dengeleyen dönemin başbakanı ve güvenlik elitinin 1999’da suikaste uğramasıyla “Karabağ klanı” Ermeni siyasetinde gelecek 20 yıl boyunca hakim güç hâline geldi. Bu durum ülke siyasetinde Hayastantsi (Ermenistan Ermenisi) ve Ğarabağtsi (Karabağ Ermenisi) şeklinde bir bölünme doğurdu. Ermenistan’ın DK rejimi ve işgal arazileri üzerinde söz sahibi düşüncesi zaman içerisinde yaygınlaşırken aslında hakikat, bu durumun tersiydi. “Karabağ klanı”, Ermenistan üzerinde hakimiyetini pekiştirirken asimetrik bir ilişki kurmadı; karşılıklı bağımlılığa dayanan ve iki siyasî yapının birbirini araçsallaştırdığı bir ilişki tesis etti. Taşnaklar, “Karabağ klanının”, özellikle de Koçaryan’ın desteğini hiç unutmadılar. Parti’nin Ermenistan kolu en parlak dönemini Koçaryan iktidarında, 2007 yılında %5’lik barajı aşıp Parlamento’da 16 koltuk aldığında yaşadı. Tekrar hükûmet üyesi oldular. Ermeni halkının belleğinde vesayetle ve yolsuzlukla özdeşleyen Sarksiyan’ın Cumhuriyetçi Partisi’nin küçük ortağı oldu . Ter-Petrosyan sonrası tekrar legalleşen ve 1999 itibariyle seçimlere tekrar katılma hakkı kazanan EDF 2017’ye dek milletvekili çıkarıp parlamentoda temsil edilebildi. Parti’nin bugüne dek aldığı en yüksek oy oranı %13.16 idi, 16 milletvekili çıkarabildi. Koçaryan’dan görevi devralan Sarkisyan da Taşnaklarla ittifak politikasını devam ettirdi. Fakat bu dönem iki grup arasındaki ilk ve sert görüş ayrılığı, hatta kopuş yaşandı. Taşnaklar, “Karabağ klanının” diğer lideri Sarkisyan ve Türkiye’de Abdullah Gül dönemlerindeki yakınlaşma siyasetine karşı harekete geçmiş ve Sarkisyan’ı protesto etmişlerdi. EDF, 2012-2013 parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkisyan’a açık destek vermedi. Fakat sonraki seçimlerde (2017-2018) Sarkisyan ve Taşnak ittifakı tekrar tesis edildi ve galip gelindi. Taşnakların ABD’deki yayın organlarından Armenian Weekly’e göre “Kadife Devrim” patlak verince Sarkisyan koalisyonunu terk ettiler ve Paşinyan’ı desteklediler.

 

Aşırı Milliyetçi Yapı ve Yolsuzluk Ağı Barışa Karşı

İkinci Karabağ Savaşı’nın Ermenistan siyasî sahasında yarattığı yıkım, Paşinyan hükûmetini suikast ve darbe iddialarıyla sarsmış, ülke içerisinde aşırı milliyetçi ittifakın oluşumuna ve güçlenmesine yol açmıştır. Bu ittifak, söylemsel olarak Taşnakların, ekonomik ve siyasî yönden “Karabağ klanının” mirasına dayanmakta. EDF üyeleri ve başta Koçaryan olmak üzere hatırı sayılır desteğe sahip liderler, Haziran 2021 ayında aldıkları yenilgiye rağmen Paşinyan’a siyasî baskı uygulamaya devam etmekte, Başbakan’ı istifaya çağırmakta ve Güney Kafkasya’da on yıllar sonunda barış ve refaha yol açabilecek müzakereleri karşı durmaktadırlar. Bu zıtlığın ilk göze çarptığı nokta “Kadife Devrim” ertesinde başlatılan yolsuzluk soruşturmaları oldu. Yolsuzluk aktivizminden gelen Paşinyan “Devrim” süresince verdiği sözleri tutarak, Koçaryan-Sarkisyan iktidarında ön plana çıkan siyaset, bürokrasi ve askeriye figürlerini hedef aldı. İddialar Rus devlet şirketi Gazprom’a ait Gazpro Armeniya ‘ya kadar uzanıyordu. Bugün hâlen devam eden birtakım soruşturmanın yanında, mevzubahis oligarşik yapılanmanın Paşinyan iktidarına karşı beklediği koz, Kasım 2021’de elde edildi. Azerbaycan’ın zaferi ertesinde sokak gösterileri patlak verdi. Paşinyan karşıtı ittifak, ülkedeki yolsuzluk ve rüşvet ağlarının boyutlarını da gözler önüne sermekte. Taşnaklar, henüz İkinci Karabağ Savaşı patlak vermeden önce, daha 23 Eylül 2020’de, iki muhalefet partisiyle birlikte Paşinyan’a istifa çağrısında bulunmuştu. Hükûmete karşı eylem hazırlığına geçen EDF’nin çağrısının arka planında müttefikleri oligark Gagik Tsarukyan’a yönelik rüşvet iddiaları ve gözaltı vardı. Ateşkes anlaşmasının imzalanmasının akabinde protestoya devam eden EDF’nin üst düzey üyeleri 12 Kasım’da gözaltına alındı. Diasporadan Ermenistan devletine akan maddî yardımları idare eden Hayastan Pan-Ermeni Fonu’nun eski yöneticisi Ara Vardanyan, “Paşinyan’ın tek alternatifinin Koçaryan olduğunu” söylemiştir. Koçaryan’ın Hayastan ittifakı, erken seçim mağlubiyetine rağmen 22 Ekim 2021’de Paşinyan’a karşı sokak eylemleri çağrısında bulundu. Sağatelyan, Azerbaycan ile barış müzakerelerini ve Türkiye’yle normalleşme politikasını kastederek “bir teslimiyet anlaşmasına giden yolda olduğumuzu düşünüyoruz” dedi. Taşnaklar, Koçaryan’ın liderliğinde hareket eden Hayastan ittifakının sözcüsü olarak hareket etmektedir. Paşinyan Hükûmeti’ni (Karabağ üzerinden) Azerbaycan-Ermenistan sınırını belirleme çalışmalarından uzak durmaya çağırdılar ve müzakerelerden vazgeçilmesini istediler. Hayastan adına, Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 15 Aralık’ta Brüksel’deki tarihî görüşmesine karşı Parlamento’yu olağanüstü oturum talebinde bulundular.

Sağatelyan, “Ermenistan’ın Türkleştirilmesi” tezini en sık dile getirenlerden biri. Azerbaycan ile imzalanan ve imzalanması muhtemel anlaşmaları “ihanet” olarak adlandırmaktadır. 8-10 Kasım tarihlerinde sosyal medya ve basın üzerinden Paşinyan karşıtlarını Erivan sokaklarına çağıran Sağatelyan, 9 Kasım’daki eylem üzerine “Ulusal direniş süreci başladı. Direnişin iç ve dış olmak üzere iki cephesi var. Dış cephe dünyaya ve düşmana [Azerbaycan ve Türkiye] Nikol’ün [sic] Ermeni halkının millî temsilcisi olmadığını gösterecek. Bu hükûmetin imzalayacağı Ermeni karşıtı belgeler reddedilecek. İç cephede ise devletimizi yıkan bütün fenomenlere karşı direnmeliyiz…” şeklinde konuştu. Taşnak lideri, Ermenistan ve Türkiye’nin ilan ettiği normalleşme süreci koşullarını eleştirirken “şeytani hükûmet” [Paşinyan hükûmetinin] ile Türkiye arasında “gizli anlaşma” olduğunu ve “Türkiye’nin [Ermenilere karşı] 100 yıllık projesinin hayata geçeceğini” söylüyor. EDF, “ulusal direnişin” asıl hedefinin “Dağlık Karabağ’da Ermeni iktidarının düşüşünün, [Ankara ve Bakü’ye] yeni tavizler verilmesinin ve Ermenistan’ın Türkleşmesinin engellenmesi” olduğunu söylemektedir.

1 Ekim 2021’de Paşinyan ile görüşen Taşnak üyeleri, Başbakan’dan “Stepanakert’ten [Hankendi] tahliyelerin engellenmesi, gelecekte muhtemel bir savaşa yönelik bütün güçlerin birleştirilmesi ve Rusya ile etkin müzakereye girilmesi” talebinde bulunmuştur. Hayastan ittifakının kalanı eş zamanlı ve ironik olarak Paşinyan’ın barış çağrılarının barışı sağlamada yetersiz olduğunu söyleyerek eleştirmektedir.

EDF’ye bağlı Ermeni Gençlik Direnişi adlı oluşum, Kuzey Amerika ve Avrupa’da Paşinyan’a ve “Ermenistan’ı Türkleştirme projesine” karşı yürüyüşler düzenliyor, yayın yapıyor ve direniş örgütlüyor. Diaspora içerisinde hatırı sayılır şekilde sözü dinlenen Taşnakların gençlik örgütü (Ermeni Gençlik Federasyonu) de 9 Kasım 2021’de Paşinyan’a istifa çağrısında bulunmuştu. Komploculuk ve aşırı sağ siyasetin örneği olan bu açıklamalar söylemsel düzeyde kitleleri harekete geçirmeyi amaçlarken, genel olarak Taşnak Partisi’nin ne kadar başarılı olduğu sorusunu da sordurmaktadır.

Washington merkezli Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü’nün (IRI) Mayıs 2021’de yayımladığı kamuoyu çalışmasına göre Ermeni halkının %57.6’sı hükûmetin istifasına karşı iken , %64’ü Paşinyan’ın ülkeyi ve savaşı idaresi hakkında olumlu fikirlere sahipti. Ankete katılanların %43’ü ülkenin iyi yönde gittiğini düşünürken ekonomiye bağlı sebeplerle de ümitsizlik yaşıyordu. Öte yandan katılımcıların sadece %2’si Ermenistan’ın en büyük sorununun Dağlık Karabağ meselesi olduğunu söylüyordu. Ağır yenilginin hemen ardından, Kasım 2020’de dahi Paşinyan, halkın %30’u tarafından destekleniyordu. Paşinyan’ın halkın tercih ettiği biri olmasa bile rakipleri kendisinden çok daha az teveccüh gördüğü kesindir.

Paşinyan’ın ağır yenilgiye rağmen meşruiyetini kaybetmemesi “Karabağ klanını” iyice aşırıcı uçlara itmiş ve Ermeni toplumunun savaşçı-rövanşist söylemlerden yorulduğunu göstermiştir.

Popülizme ve aşırı milliyetçiliğe sarılan Paşinyan iktidarı, savaştan önce ve savaş süresince rasyonel düşünememiştir. Ermeni ordusunun yenilgisinin asıl sebeplerinden biri ordunun, kabiliyeti ve teknik donanımından habersiz siyasî ve askerî karar alıcıların taleplerini karşılayamaması oldu. Gel gelelim bugün aynı tuzağa Paşinyan karşıtı ittifak da düşmektedir.

Sonuç

“Karabağ klanı” ve Taşnak Partisi arasındaki ittifak 1990’lı yıllardan 2018’e dek Ermenistan’ı yönetmiştir. Koçaryan ve Sarkisyan iktidarları, oligarşik ağlarla ülkede yolsuzluğu hâkim kılarken, Ermeni toplumunun kaynaklarını sömürmüştür. EDF de on yıllardır devam eden aşırı milliyetçi-ırkçı söylemleri ve örgüt yapısıyla bu ittifakın önemli bir koludur. Fakat bu yapı, 2018 yılındaki “Kadife Devrim” ile sarsılmış, yeni Başbakan Paşinyan ve hükûmeti doğrudan bu grupları hedef almıştır. Ülke içerisinde meşruiyetini artırmaya ve iktidarını pekiştirmeye çalışan Paşinyan popülist milliyetçiliğe yönelmiş, Karabağ sorununda çözümsüzlüğe ve çatışmaya yol açmış fakat alınan ağır yenilgi sonucu barışçıl ve uzlaşmacı bir siyaset benimsemiştir. Savaşın ardından Ermeni toplumu nezdinde meşruiyetini korumaya devam etmesine rağmen “Karabağ klanı” ve Taşnak ittifakı tarafından ağır saldırı altındadır. Azerbaycan ve Türkiye ile hâlen devam eden müzakerelere karşı harekete geçen bu ittifak, yeni bir “ulusal direniş” ilan etmiştir.

Ülkenin kapasitesini iyi değerlendiremeyen, kendi iktidarını yeniden kurmayı ve önceden tesis ettikleri çıkar ilişkilerini devam ettirmeyi hedefleyen “Karabağ klanı” ve Taşnaklar, ekonomik sıkıntılarla boğuşan ve dünyaya kapalı olan Ermenistan ile Güney Kafkasya’ya barış ve refah getirebilecek bir dönemeçte şahsî çıkarlarını millî menfaat şeklinde sunup Ankara, Bakü ve Erivan hattındaki müzakereleri sonuçsuz bırakmaya çalışmaktadırlar.

Comment here