Haberler

BATININ TÜRK SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARINA SALDIRILARI

İsrail, günlerdir çok büyük bir orantısız güç kullanarak abluka ve ağır bombardıman altında tuttuğu Gazze’de binlerce masum sivili katletti. Çoğu çocuk çok sayıda kişiyi öldüren İsrail’in hedefleri arasında, her türlü olayda dokunulmazlığı olan sağlık kurum, kuruluş, araç ve personelde yer alıyor. İsrail’in attığı bu bombalar sadece çoğu çocuk olan masum sivillerin üzerine değil, aslında bütün insanlığın vicdanına atılmaktadır. Gerçekte tüm dünya bir savaşa değil büyük bir vahşete tanıklık etmektedir. İsrail’in yaptığı bu soykırım tüm ülkeler için bir insanlık sınavıdır. Yazık ki bu sınavda özellikle batı dünyası bir kez daha sınıfta kalmaktadır.

İsrail’in savaş suçlarına sessiz kalan ve hatta suçlarını destekleyen batı dünyası aynılarını birinci dünya savaşı sırasında Türklere karşı işlemiştir. İsrail bugün nasıl hastaneleri vuruyorsa, İngiltere ve Fransa da 1914-1918 yılları arasında Türk sağlık kurumlarını, araçlarını ve personelini vurmuştur.

6 Temmuz 1906 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 18 Ekim 1907 tarihli Lahey (La Haye) Sözleşmesine göre sağlık kuruluşlarına asla saldırı olamayacak, personel ve araçlarına dokunulmayacak ve bunlar alıkonulmayacaktır. Osmanlı Devleti de bu iki sözleşmeye taraf olduğunu ve hükümlerine eksiksiz uyacağını taraflara bildirerek Kızılay (Hilal-i Ahmer) hakkında da bilgilendirme yapmıştır.

Savaşa girecek olan tüm devletler ordularının yanında sağlık hizmetlerini de büyük bir titizlikle organize etmek zorundadırlar. Örneğin; Osmanlı devleti tüm imkânlarını kullanarak 1915 yılında sadece Çanakkale ve Gelibolu çevresinde 11.700 yataklı 26 hastane tesis etmiştir. Bu hastanelerin oluşturulmasında halkın da büyük bir desteği olmuştur. Hastanelerin yanı sıra 700 kişilik Gülnihal isimli gemiyle beraber 300 kişilik 3 gemi daha hastaneye dönüştürülmüştür.

Osmanlı Devleti tüm bu sağlık kurum ve kuruluşlarından, ilgili ülkeleri ve Uluslararası Kızılhaç Komitesini bilgilendirmiştir. Buna rağmen 1914 yılı Ağustos ayından birinci dünya savaşı sonuna kadar Türk sağlık kurumlarına ve araçlarına 80 den fazla saldırı olmuş çok sayıda sağlık personeli ya öldürülmüş ya da esir alınmıştır.

Bu saldırılardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • 1915 baharında Gelibolu ve Çanakkale’deki Türk hastanelerinin vurulması

 

  • 1915 yılı Eylül ayında Çanakkale Hastanesi’nin bombalanması

 

  • 17 Aralık 1915 tarihinde Yalova’daki Türk hastanesinin bombalanması

 

  • 16 Kasım 1916 tarihinde Mısır Cephesinde Kızılay hastanesinin bombalanması

 

  • 1917 yılı Ağustos ayında Vadisarar’da Türk hastanesinin bombalanması

 

  • 7 Mart 1918 tarihinde Filistin’de Osmanlı şifa ambulansının vurulması

 

  • 7 Temmuz 1918 tarihinde Üsküdar’da Türk Sağlık Ocağının vurulması

 

  • Dicle nehri kenarında Osmanlı sağlık personelinin esir alınması

 

  • Osmanlı Kızılay Gemi Hastanesi Gülnihal vapurunun vurulması

 

  • Mayıs 1915 tarihinde Eceabat’taki 2500 kişilik hastane İngilizler tarafından top atışına tutuluyor.

 

  • 1915 yılı Haziran ayında Maydos ve çevresindeki sağlık kuruluşlarının hedef alınması emrini içeren Fransız telsiz konuşmaları kayıt altına alınmıştır.

 

  • 16-17 Temmuz 1915 tarihlerinde Gelibolu Havuzludere’de hastane ve sıhhiye bölüğünün vurulması.

 

 

Osmanlı devleti, tüm bu saldırıları Uluslararası Kızılhaç Komitesine bildirmiştir. Bu saldırıları inkâr edemeyen İngiltere ve Fransa bombaladığı noktaların hastane görünümlü askeri karargâhlar olduğu yalanını söylemiştir. Özetle yüz yıl öncesinden günümüze değişen pek bir şey olmamıştır. Sözde demokrasi ve insan hakları savunucusu batı dünyası, bugün de çıkarları uğruna sivillere hatta çocuklara yönelik her türlü katliamı yapabileceğini göstermektedir.

Savaş Eğilmez

Comment here